AMERİKA’NIN ÇÖKÜŞÜ KAÇINILMAZDIR

AMERİKA’NIN ÇÖKÜŞÜ KAÇINILMAZDIR

Amerika ile İrak arasında savaş uzun zaman sürmemiştir. Ama bu ABD’nin Pirr zaferi ve çöküşünün başlangıcıdır. Olanın anlamını kavramağa çalışmalıyız. Bağdat zaptedilmesiyle sona ermiş Amerikan-İrak savaşı, tek kutuplu dünya jeopolitiğinin tespit edilmesine yönelik ilk pratik yapılan adımdır. Biz görüyoruz ki, bu yolda ABD, güçlü Avrasya ülkelerinin ve ilk sırada Almanya, Fransa ve Rusya direnişiyle ilgili büyük problemlerle karşı karşıya geldiler.

Tek kutuplu dünya

İrak savaşıyla dünya tarihinde yeni bir sayfa açılmıştır. Bu artık geçmiş ile gelecek, Yalta dünyası (yani 1945 yılında SSCB, ABD ve İngiltere liderleri katılmasıyla Yalta’da yer alan konferansta imzalanan anlaşmaların sonucunda oluşmuş uluslararası düzen) ve Post-Yalta dünyası arasında bir tartışma değildir. Yalnız tartışma geleceğe yönelik iki jeopolitik proje arasında devam edilecektir. Birinci proje – tek kutuplu dünyayı öngören Amerikan projesidir. İkinci projeye göre dünya çok kutuplu olacaktır. Bu dünyanın ayrı kutupları Avrupa, Rusya-Avrasya,  Japonya, Çin, İslam dünyası vb. olacaktır.

Altı ay önce ABD yeni asker doktrinini beyan etmişlerdir. Bu doktrin, diğer ülkelerin “sınırlı egemenliğini” öngörür. Yani ABD fiilen dünyanın herhangi ülkesinin iç işlerine karışmak niyetini açıkça ilan ettiler. Bu doktrin beyan edilmesi, uluslararası sistemin yıkılmasına ve “eski dünya düzeni” yokedilmesine yönelik yeni bir adım olmuştur. Bu arada Amerikan hukuku emsal üzerinde esaslandırılmıştır. Yeni doktrini yürürlüğe girmek için bunu pratik hareketlerle tasdik etmek gerekiyordu. İrak’a karşı amerikan saldırısı işte böyle bir hareket olmuştur. Bu saldırıya ancak amerikan-ingiliz askerlerinin katılması ve fransız-alman Avrupa’nın saldırıya karşı çıkması çok manalı bir olaydır. Böylece yeni bir karşıgelimin çevre çizgileri çizilmiştir: tek kutuplu dünyaya karşı çok kutuplu dünya.

 

Üçüncü dünya savaşı

 

XX yüzyılının dünya savaşları benzeri jeopolitik modellerine göre oluyordu. Her iki savaşa üç ana jeopolitik güç katılmıştır – Rusya (Rus İmparatorluğu, SSCB – avrasyacılık), Orta Avrupa (Almanya), Batı Avrupa (İngiltera, Fransa – atlantizm). Burada daha ilk jeopolitikçiler (Mackinder, Haushofer) tarafından keşfedilmiş bir kanun mevcuttur. Avrasya Orta Avrupa ile ittifakı kuruyor ise, atlantizm muhakkak olarak yenilir. Avrasya atlantizm ile birlikte Orta Avrupaya karşı çıkıyorsa, atlantizm yeniyor, Orta Avrupa ile Rusya mağlup kalıyorlar. Atlantizm Orta Avrupa ile birlikte ise en çok kaybeden taraf Rusya’dır, ama Orta Avrupa da galip olmuyor.

 

İki savaş, kurulan ittifakların yapısı ve savaşların sonuçları, işbu jeopolitik kanunu tamamen tasdik etmişlerdir. Birinci Dünya savaşında Rusya Antanta ittifağını destekledi. Birlikte Almanya’ya karşı çıktık. Sonuçta biz Versaille anlaşmasını ve Rus İmparatorluğu mahvolmasını elde etmiştik.

 

İkinci Dünya savaşında vaziyet aynı idi. Ribbentrop – Molotov Paktı yerine Hitler’in Drang nach Osten’i ve Stalin – Churchill – Rousvelt ittifakı gelmiştir. Sonuç: Almanya mahvolması ve 50 yıl için ertelenmiş SSCB’nin parçalanmasıdır.

 

Bugün bütün belirtilere göre biz Üçüncü Dünya Savaşının arifesindeyiz. Bazı düzeltmelerle ana jeopolitik katılımcılar aynıdır. XX yüzyılının ikinci yarısında atlantizm merkezi Batı Avrupa’dan ABD’ye geçip yerleşmiştir. Bugün atlantizm, amerikan-ingiliz koalisyonu demektir. Orta Avrupa adına amerikan saldırıyı reddeden Fransa-Almanya ittifakı hareket eder. Tabii ki, Rusya Avrasya (gerçi kısılmış Avrasya) kalıyor. Onun potansiyel devamı olarak Avrasya Ekonomik Birliğinin ülkeleri (yani Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızstan ve Tacikistan) kabul edilebilir.

 

Üçüncü Dünya Savaşının sonucu koalisyonların yapısına bağlı olacaktır. Rusya milli ilgileri ve Avrasya ilgileri tamamen aynıdır. Bu savaşta Avrasya zaferini temin etmek için, atlantizme karşı Avrupa ile ittifağın kurulması gerekiyor. Bugün bu, Avrupa ortaklarıyla, Çin, İran ve diğer müsliman ülkelerle birlikte, bağımsız ülkelere karşı gerçekleştirilen amerikan saldırısına karşı mukavemetimiz demektir.

 

Bugünkü Rusya-Fransa-Almanya birliğinin kısa vadeli konjonktürü global uzun vadeli jeopolitik eğilimlerine, dünya tarihinin kuvvet çizgilerine tesadüf etmiştir. Bu birliğin sabit ve sağlam olacağı kesin değildir. Rusya yöneticileri tarafından avrasyacılık rotasının seçilmesi için konuşmak şu anda daha erkendir. Ama elde edileni kuvvetlendirmeğe çalışmak gerekiyor. Ve bu süreçte büyük sabıra muhtaç oluyoruz.

 

İmparatorluk: bir veya birkaç?

 

Bugün duyuyoruz ki, ABD son imparatorluktur ve bu imparatorluk düşecekse dünya kaosa dönecek. Yani “amerikan düzen” çok iyi değil, çok kişi “amerikan düzeni” beğenmemektedir, ama bu düzen hiçten daha iyidir. Bunda bir parça hakikat vardır. Gerçekten, eski düzen yeniden kurulamaz. Zahiren egemenliği saklayan ayrı devletler jeopolitik potansiyelini çoktanberi kaybetmişlerdir. İşbu egemenliklerin ekonomik ve stratejik mühteviyatı kalmamıştır. Geçmişin taraftarları, “status-quo” saklanmasını isteyenler artık yenilmiştir. Gerçekten tarih gündemine yeniden imparatorluk geliyor. Ama burada iki varyant sözkonusudur: ya yeni dünya imparatorluğu olarak amerikan düzen, ya birkaç yeni imparatorluk kurulmasını öngören alternatif bir projedir. İşte “çok imparatorluk” planı asıl çok kutupluluk demektir.

 

Bugünkü Avrupa da, değerler sistemi açısından Amerika’ya yakın bir imparatorluktur. Ama jeopolitik ve ekonomik ilgileri açısından bu imparatorluk Amerika’dan gittikçe uzaklaşmaktadır. Bugünkü Avrupa, fransız-alman kıtasal bir kuruluşudur. Böyle bir kıtasal Avrupa’nın ana rakibi ABD’dir. Asıl ABD, İngiltera’yı ve zayıf Avrupa ülkelerini (özellikle Doğu Avrupa ülkelerini) kışkırtarak oluşmakta olan süpergücünü parçalamağa çalışır.

 

Avrasya Birliği de potansiyel “demokratik imparatorluk”tur. Bu birliğin fikri Nazarbayev tarafından savunmakta ve Putin tarafından genel olarak desteklenmektedir. Diğer potansiyel imparatorluk – başında Çin ve Japonya (Asya kondominyumu) bulunan Pasifik Okyanusun “büyük alanı”dır. Çok kutuplu dünyada gerek İslam, gerek Afrikan, gerek Hint imparatorlukları için de yer bulunacaktır.

 

Dolayısıyla amerikan “yeni dünya düzeni”ne karşı, “eski dünya” değil, kaos değil, kusurlu ülkelerin ve jeopolitik ucubelerin çokluğu değil, başka alternatif imparatorluk düzenini koymak gerekiyor. Bu düzen tek muhtemel geleceğimizdir. Ve tam bunun hakkında çok yumuşak ve nazik bir şekilde Putin, Schroeder, Chirac, Khu Dzin Tao ve Hatemi konuşurlar.

 

Kıtasal emniyet sistemi

 

İrak’a karşı ingiliz-amerikan saldırısıyla ilgili olarak Rusya’nın pozisyonu jeopolitik açısından çok mantıklıdır. Kıtasal Avrupa, büyük Asya ülkeleri ve müsliman ülkelerin pozisyonları da iyice düşünülmüştür. Bütün bu ülkeler anlıyorlar ki bu savaş ile onlara da meydan okunmuştur. Buna cevap vermek için emniyet sisteminin yeniden kurulması gerekiyor.

“Barış koalisyonuna” dahil olan bütün ülkeler arasında ancak Rusya saldırganı durdurmak için yeterli güçlü nükleer potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla, Avrasya ülkeleri için kollektif emniyetinin yeni sistemi, yepyeni sınırları göze alınmasıyla kurulacaktır. Ayrılık çizgisi Atlantik Okyanustan geçecektir. Rusya’nın stratejik potansiyeli, Avrupa ve Asya asker güçleriyle birleştirilecektir. Ancak bu tür Kıtasal Asker Kuvvetleri, ingiliz-saksonya asker makinesi tarafından diğer bağımsız ülkelerin görüşlerine saygı gösterilmesini garanti edebilecektir.

 

İrak kurbanı boşuna mı idi?

 

Bugün tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki rusçuluk ve antiamerikanizm eşanlamlı kelimelerdir. Alman felsefeci ve hukukçu Schmidt öğretisine göre “düşman” kavramı herhangi siyasi gücün bilincinin ayrılmaz parçasıdır. Rusların bilincini yükseltmek, uyandırmak, kesinleştirmek için Amerika – ideal bir düşmandır. Bugünkü Amerika’da asırlaca ruslar tarafından nefret edilen özellikler - bireycilik, bencillik, ikiyüzlülük, hergünkü hayat materiyalizmi, hayasızlık, değerlerin üzerinde ilgilerin üstünlüğü – cisimlenmiştir. Bugünkü Rusya, Avrupa ve Çin avrasyacılık birliği sabit kalmaz diye düşünebiliriz, ama herhalde Amerika sureti tamamiyle bozdurulmuştur. Bugünden itibaren uluslararası siyaset, kültür, sosyal ilişkiler jeopolitik ile doyulacaktır. Bugün biz yeni dünya ideolojisinin, yani antiatlantizmin, antiglobalizmin, çok kutupçuluğun doğuşuna şahit oluyoruz. Geniş anlamda bu ideoloji “avrasyacılık” ta denilebilir.

 

Birkaç yıl önce Yugoslavya bombardımanları da boşuna gitmedi. Onlar rus toplumunu ve özellikle rus gençliğini uyandırdılar. Bu bombardımanlar, ilk defa amerikan hegemonyacılığını bütün dünya için meydana çıkarmıştır. Amerikan bombalarıyla öldürülmüş bizim sırp kardeşlerimiz, kadınlar ve çocuklar da boşuna giden kurbanlar değildir. Onlar, dünya mukavemetinin uyandırılması için hayatlarını feda ettiler. Aynı şekilde bugün İrak halkının kurbanları da nafile değildir.

 

Amerika krizi

 

Amerika şimdi çok derin krize girmiştir. İşbudur ki, Amerika ciddi olarak Dünya İmparatorluğu olamaz ve dünyayı idare edemez. Ama aynı zamanda o böyle bir imparatorluk olmaktan ve dünyayı idare etmekten de vazgeçemez. Bu durum halledilemez bir çıkmazdır. Bu büyüklüğün agonisidir. Irak savaşı zaten Amerika ekonomisinde devam eden kriz ile ilgili idi. Onun gerçek amacı, yaklaşan iflasın ertlenmesidir. Arap petrolü kendisi Amerika için o kadar önemli değildir. Amerika’nın gerçek hedefi, bu petrol üzerine gerçekleştirilen kontrol vasıtasıyla Avrupa ile Japonya ekonomilerini ve dünya fiyatlarını kontrol altına almaktır. Başarılı olarak gerçekleştirilen saldırı sonucunda durum biraz stabilize olmuştur. Dolar biraz sabitlenmiştir. Ama bu stabilizasyon uzun sürmeyecektir. Çünkü amerikan ekonomi krizi, dış faktörlerinden kaynaklanan bir kriz değildir. Bu kriz iç faktörlerine bağlı olan sistem krizidir.

 

Savaş ile ilgili olarak Amerika toplumu önemli derecede parçalanmıştır. Bu parçalanma derinliği ancak yeni savaş ile sınırlanabilir. Bu parçalanma gelişecek ve ırk, kültür, sosyal parametrelerini kazanacaktır. Olgunlaşan derin çelişkiler savaş karşısında arka plana geçmiştir. Toplumun nispi ve kısa vadeli sağlamlaştırılması olmuştur. Ama durum stabilize olunca işbu çelişikiler yeniden meydana çıkacaktır. Dolayısıyla bugündenberi savaş sürekli olur.

 

Asker çatışmanın alanı da, büyük ihtimal, genişlenecek. Çünkü Orta Doğu bölgesi şimdi zaten önemli derecede destabilize olmuştur. Bu destabilizasyon elemanları, Kuzey İrak’ta bağımsız devleti kurmak kürtlerin gayretleri, Güney İrak’ta şiilerin hareketinin yükselişi, bögede zaten islam hareketinin aktivize olmasıdır. ABD bu güçleri tutamayacaktır. Çatışma yeni alanları kapsayacaktır. Ama bu Amerika’nın işine yarar. Barış şimdi ABD için ölüm gibidir. Saf ekonomik artış potansiyeli tükenmiştir. İlerde ancak dolar çöküşü, borsa iflası ve çok çabuk ekonomik gerilemedir. Askeri harekatlar bu endişeli perspektifleri ertelemektedir, katastrofu geciktirmektedir. Ama bu durum çok uzun sürmez. Amerika çöküşü kaçınılmazdır. Ancak bu çöküş kendi kendiliğinden olmayacaktır.